Son günlerde Türkiye'nin gündemini meşgul eden yeni bir uygulama, işletmelerin yalnızca 4 ay boyunca belirli faaliyetlerde bulunmalarına izin veriyor. Bu süre zarfında yasaklanan faaliyetleri sürdüren işletmelere ise toplam 387 bin 141 lira gibi fahiş bir ceza uygulanması kararlaştırıldı. İşletmecilerin karşılaştığı bu durum, gün geçtikçe daha da fazla tartışma konusu oluyor. Peki, bu cezaların arka planında yatan sebepler neler? İşletmeleri hangi gerekçelerle sınırlıyorlar? Haydi, bu konuyu daha detaylı inceleyelim.
Kısa süreli işletme açılışlarına getirilen yasakların arkasındaki nedenlerin başında, toplum sağlığını koruma amacının yer aldığını belirtmek gerekir. Ülkede süreklilik arz eden hijyen ve güvenlik denetimleri, mevcut işletmelerin faaliyetlerini sürdürebilmeleri için önemli bir mesele. Ancak bu düzenlemelerin bazı işletmeler için birer fırsat yaratmadığı da bir gerçek. Çok sayıda işletme, bir sezon boyunca faaliyet gösterebilmek için yatırım yapıyor ve açılış sürecinde her şeyin düzgün gitmesi için çaba sarf ediyor. Ne yazık ki, bazıları bu durumu fırsata çevirerek yasakları hiçe sayıyor. Devlet, bu tür istismarları önlemek amacıyla önemli cezalar kesmeye karar verdi ve bu karar sonrası işletmeler de yasaların sınırlarını iyi anlamak zorunda kaldı.
387 bin 141 lira gibi yüksek rakamlar, hangi tür işletmelerin cezalandırıldığını sorgulamayı da beraberinde getiriyor. Çoğunlukla büyüklükleri ve faaliyet türleriyle dikkat çeken restoran, kafe ve spor salonları, bu zamana kadar sık sık denetimlere tabi tutuluyordu. Ancak yeni düzenlemeyle birlikte devlet, gözetimini artırmak istediği işletmelere yönelik baskıyı da artırmış oldu. Cezaların getirdiği maddi yük, özellikle küçük esnaf için büyük bir tehdit anlamına geliyor. Çünkü birçok bu tür işletme, Covid-19 pandemisi sonrası ekonomik zorluklarla mücadele ederken, yeni yasaklar ve cezalar nedeniyle bir kez daha tıkanma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir.
Yapılan denetimlerin sayısının artması ve gelişmiş çatışma yeteneklerinin yanı sıra, işletmelerin aşamalı çalışmalarına izin verilmesi, esnafların endişelerini artırıyor. Özel sektör, bir ucundan yasaklar ve ağır maliyetler ile elinde kalan kısıtlı kaynaklarla mücadele etmekte zorlanabilir. Bu sadece işletmeler için bir sorun değil, aynı zamanda istihdam üzerine de olumsuz etki yaparak işsizliği artırabilir.
Sonuç olarak, 4 ay boyunca faaliyet gösteren işletmelerin karşılaştığı ağır yaptırımlar, Türkiye'deki ekonomik yapının ne denli karmaşık ve zorlu olduğu gerçeğini bir kez daha gözler önüne seriyor. İşletmelerin sadece cezalara karşı değil, kendi sürdürülebilirliklerini sağlamak için de akıllıca adımlar atmaları gerek. Bunun yaninda, genel halk da, bu sürecin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için toplum bilinciyle hareket etmek durumunda. İşletmelerin bu yükü kaldırabilmesi için hem devletin destekleyici politikalar benimsemesi hem de toplumun, kurallara uyduğu takdirde daha iyi bir geleceğe ulaşacağına olan inancını koruması gerekiyor. Bu nedenle, düzenlemelerin ve cezaların gözden geçirilmesi gerektiği ortada. Zaman, hem işletmeler hem de devletin, bu durumu bir fırsata çevirerek daha yapıcı bir yaklaşım sergilemesi için oldukça elverişlidir.