Son günlerde Türkiye’de yaşanan cinsiyetçi bir saldırı olayı, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları konularında yeniden tartışmalara yol açtı. "Abinin selamı var" diyerek iki gence yapılan saldırı, sadece fiziksel bir şiddet değil, aynı zamanda cinsiyet kimliğine yönelik bir taciz olarak değerlendirildi. Olay, birçok sosyal medya kullanıcıları ve aktivist tarafından oldukça sert bir şekilde protesto edilerek gündeme taşındı. Gençlerin söz konusu saldırıya maruz kalması, toplumda cinsiyet rolleri ve normlarına dair bir sorgulama başlattı.
Olay, geçtiğimiz hafta sonu bir parkta meydana geldi. İki genç, arkadaşlarıyla birlikte otururken aniden yanlarına yaklaşan dört kişilik bir grup tarafından saldırıya uğradılar. Saldırı sırasında, "Abinin selamı var" sözüyle birlikte, gençlerin üzerindeki giysilerinden birinin zorla çıkarılmaya çalışıldığı ve darp edildikleri bildirildi. Saldırganlar, gençlerin etek giymesi ve cinsiyet kimlikleri üzerinden aşağılayıcı sözler sarf ederek şiddetemek istedikleri anlaşılıyor. Saldırıdan sonra taraflar polis ekiplerine başvurmuş olsa da, olayın hukuki süreci nasıl ilerleyecek? Mahkeme süreçleri ve olası cezalara dair hala belirsizlikler söz konusu. Bu gibi olaylar, toplumda cinsiyet normlarına dair ne kadar derin bir sorun olduğunu gösteriyor.
Sosyal medya, bu olayı duyan birçok kullanıcı için adeta bir protesto platformuna dönüştü. Twitter ve Instagram üzerinde #CinsiyetEşitliği ve #StopCinsiyetçiŞiddet hashtag’leri altında binlerce paylaşım yapıldı. Aktivistler, bu tür olayların sadece bireyler üzerinde değil, toplum genelinde cinsiyet eşitliğine olan inancı dimdik etkilediğine vurgu yaparak kampanyalar düzenlemeye başladılar. Yapılan paylaşımlarda, kast edilen mesaj "cinsiyet kimliğine yönelik şiddeti kabul etmiyoruz" şeklinde oldu. Birçok kadın ve LGBTİ+ bireyi, bu tür olayların birer örneği olarak yaşadıkları cinsiyetçi şiddeti anlatarak insanları empati kurmaya davet etti.
Bunun yanı sıra, olayın ardından birçok dernek ve sivil toplum kuruluşu, sistematik olarak cinsiyet eşitliği konusunu ön plana çıkaran etkinlikler düzenlemeye başladı. Ülke genelinde bu tür şiddet olaylarının önlenmesi adına çeşitli öneriler ve projeler gündeme getirildi. Eğitimin, toplumsal bilinçlenmenin ve iletişimin artması gerektiğine vurgu yapılarak, sorunun kökenlerine inmek adına herkesin mücadele etmesi gerektiği savunuldu.
Olayla ilgili olarak, sosyal medyada büyük bir kamuoyu oluştu. Birçok ünlü isim, cinsiyet eşitliği ve insan hakları konularında duyarlılık sergileyerek paylaşımda bulundu. Toplumda cinsiyet rolleri üzerine düşüncelerini yazan birçok kişi, gençlerin yaşadığı bu olayın son derece üzücü ve kabul edilemez olduğunu belirtti. Toplumun her kesiminden gelen destekle, gençler yalnız olmadıklarını düşünürken, benzer olayların yaşanmaması adına gerekli adımların atılacağı umudu tekrardan yeşermiş oldu.
Sonuç olarak, Türkiye’de yaşanan bu tür cinsiyetçi saldırılar, hem yasalar hem de toplumun genel algısı üzerinde tekrar ve tekrar düşünülmesi gereken bir olgu olarak karşımıza çıkıyor. Bu tür durumlar, birer insan hakkı ihlali niteliği taşırken, yaşanan olaylarla birlikte toplumsal normların sorgulanması ve cinsiyet eşitliği konusundaki anlayışın yeniden gözden geçirilmesi gerektiği açıkça ortaya çıkıyor. Yine de, bu tür yasalarla desteklenen süreçlerin takip edilmesi ve toplumun tüm kesimlerinin katılımıyla cinsiyet eşitliğini sağlamak için mücadele edilmesi şart. Tüm bu olaylar, duyarlılığın ve farkındalığın arttırılması adına önemli bir fırsatı da birlikte getiriyor.