Ömer Çelik, son günlerde Türkiye'nin siyasi gündeminde öne çıkan Ali Babacan'ın partisi DEVA'nın genel başkan yardımcısı Yunus Emre Özel'in, meşru demokratik alanı tehdit eden sözlerine karşı sert bir tepki gösterdi. Çelik, Özel’in ifadelerinin yalnızca kendi düşünce tarzını yansıttığına dikkat çekerek, bu tarz söylemlerin siyasetin sağlıklı bir şekilde yürütülmesine engel olduğunu belirtti. Bu açıklamalar, Türkiye'deki muhalefet cephesi içinde de yankı buldu ve siyasi tansiyonu artırdı.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) sözcüsü olan Ömer Çelik, Özel’in yaptığı açıklamaları değerlendirirken, özellikle demokrasinin önemine vurgu yaptı. Çelik, “Demokrasi, birçok farklı düşüncenin ve görüşün buluştuğu bir platformdur. Ancak bu platformu tehdit eden her türlü söylem, yalnızca siyasi iklimimizi değil, ülkenin geleceğini de riske atar” ifadelerini kullandı. Özel'in sözlerinin kamuoyu nezdinde ciddi bir rahatsızlık yarattığını dile getirerek, bu tür söylemlerin muhalefet içerisinde bir uzlaşma ve diyalog ortamı yaratmaya çalıştıklarını düşündüren iddialara zemin hazırladığını belirtti.
Çelik, ayrıca, "Siyasi söylemlerin sorumlu bir şekilde kullanılması gerektiğini unutmayalım. Kamuoyunda tartışmalar başlatmak yerine, ortak bir gelecek için çatışmadan kaçınmalıyız,” dedi. Bu açıklama, yalnızca Özel’e değil, muhalefet partilerine yönelik de net bir mesaj içeriyordu. Çünkü Türkiye'de siyasi rekabet, zaman zaman aşırılaşan söylemlerle kendi sınırlarını aşabiliyor. Çelik’in bu noktadaki duruşu, aslında AKP'nin stratejisi olarak da yorumlanabilir; zira hükümet, seçimler yaklaşırken, muhalefetteki herhangi bir bölünmeyi kendi lehine değerlendirmek istiyor olabilir.
Demokratik alanların korunması, modern toplumlar için hayati bir öneme sahiptir. Özellikle radikal söylemlerin artış gösterdiği bir dönemde, yöneticilerin olabilirlik ile söylem arasında bir denge kurması gerekmektedir. Çelik’in bu noktada vurguladığı üzere, her düşüncenin ifade edilebileceği bir platform oluşturmak, demokratik geçirilen bir toplumun gereğidir. Yerel ve ulusal düzeyde herhangi bir bireyin, liderin veya grubun meşru demokratik alanı sorgulama veya tehdit etme hakkı bulunmamalıdır.
Ömer Çelik'in bu açıklamaları, toplumun her kesiminde yankı buldu. Çoğu vatandaş, farklı görüşlerin ifade edilmesinin önemli olduğunu kabul etse de, demokrasiye zarar veren ifadelerin kabul edilemez olduğunu düşünüyor. Siyasetçilerin kullandığı dilin, özellikle toplumu dönüştüren ya da yönlendiren bir etkisi olduğu düşünülüyor. Bu sebeple, Ömer Çelik’in ikazı, sadece bir bireye değil, tüm siyasi aktörlere yapıcı bir çağrı niteliği taşıyor.
Sonuç olarak, Ömer Çelik'in tepkisi, demokratik değerlerin korunmasının sadece bir siyasi mesele olmadığını, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluk olduğunu ortaya koymaktadır. Türkiye'deki siyasi aktörlerin daha sağduyulu ve sorumlu davranmaları, ülkenin demokratik yaşamı için kritik önem taşımaktadır. Bu süreçte, toplumun her kesiminin barış içinde bir arada yaşamasına olanak sağlayacak bir anlayışın inşa edilmesi gerekmektedir.